KURUMSAL
SON DUYURULAR
2024 Yılı Olağan Genel Kurul
29 Ekim 2024Derneğimiz Işıklar Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40'ıncı yılında Işıklar Askeri Lisesi'ni Ziyaret Ettiler
29 Ekim 2023Derneğimiz Kuleli Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40\'ıncı yılında Kuleli Askeri Lisesi\'ni Dışarıdan Ziyaret Ettiler
21 Ekim 2023Derneğimizin Kuruluşunun Dokuzuncu Yıldönümünde Anıtkabir\'e giderek Ulu Önderimizi Ziyaret Ettik
26 Ağustos 20232022-2023 Öğretim Yılı Burs Faaliyeti Sonuçları
21 Temmuz 2023Ülkemizin başkenti Ankara; gerek antik çağlara kadar uzanan tarihi gerekse Milli Mücadele'de aldığı rollerle ve jeopolitik konumu ile yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olarak bütün Dünya'da saygın bir şehir olma özelliğini üzerinde taşımaktadır.
Öte yandan il içerisindeki zengiin tarihsel kalıntı ve kültür izleri de hem iç hem de dış turizm faaliyetleri olduğu kadar kadim kültürleri anlamamıza tanıklık etmektedir.
Bunun yanı sıra 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal eden Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ebedi önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı da Ankara'yı bütün Türk ulusu için önemli bir merkez yapmaktadır.
Bu kapsamda ulu önderimizin kabrinin bulunduğu Anıtkabir, hem mimari yapısı, hem de ulu önderimizi içinde barındırak büyük bir anıttır. Bu anıt'ın yapımı da tasarımı da uzun zaman almış ve her noktası Türk halkı ve Türk tarihi ile dolu olarak tasarlanmıştır.
Bu nadide yapının yerli ve yabancı ziyaretçiler kadar eğitim alan her yaştaki öğrencilere de vereceği çok bilgi ve anlatacağı çok şey vardır.
Bu sebeple, derneğimize müracaat edern okullara gerekli izinleri almaları ve belli şartları yerine getirdikleri taktirde Ankara gezileri planlanmaktadır.
Anıtkabir Derneği'nin (https://www.anitkabir.com.tr) katkı ve desteği ile gerçekleştirilen bu gezilerde Anıtkabir, Birinci ve İkinci Meclis binaları, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Ankara Etnografya müzeleri öğrencilerimize gezdirilmekte, çeşitli sosyal aktiviteler sosyal gezilerle de bu faaliyetin öğrencilerin anılarında yerleşmesi sağlanmaktadır.
Bu geziler, sadece Ankara ve civarındaki okullar için değil bütün Türkiye'deki okullar için okulların kendileri için gerekli olan yasal prosedür ve izinleri sağlamaları halinde geçerlidir.
Ankara Adının Kaynağı
Ankara adının kaynağı kesin olarak bilinememektedir. Belgelere dayanmayan ve günümüze kadar gelen söylentilere göre tarihte bahsedilen ilk adı Galatlar tarafından verilen ve Yunanca "çapa" anlamına gelen Ankyra’dır. Bu isim zamanla değişerek Ancyre, Engüriye, Engürü, Angara, Angora ve nihayet Ankara olmuştur.
Tarihi
Helenistik Dönem'de Galat boylarından Tektosag’ların başkenti olan Ankara, Roma Dönemi'nde taşra örgütünün başkenti, Bizans Dönemi'nde imparatorların konakladığı önemli bir kent, Osmanlı döneminde ise Anadolu Eyaleti’nin merkezi olmuştur.
İlk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, kent çevresinde yapılan araştırmalarda bulunan tarih öncesi izler, şehrin insanoğlunun yerleşik düzene geçtiği dönemlerde kurulduğunu göstermektedir.
Buluntular ve araştırmacıların yaptıkları incelemeler, Ankara’da Hititlerin, Friglerin, Lidyalıların ve Galatların yaşamış olduklarını göstermektedir. Şehrin yerleşik düzeni çok eskilere dayanmasına rağmen tarihi, ancak Hitit devrinden itibaren takip edilebilmektedir.
Ankara’nın doğusunda bulunan Çorum ili sınırları içinde Boğazköy’de (Hattuşa) yapılan kazılarda, şehirle ilgili önemli ipuçları elde edilmiştir. Bir kısım yabancı tarihçilere göre Hitit eserlerinde sıkça rastlanan Ankuwa, muhtemelen bugünkü Ankara şehrinin bulunduğu yerdedir.
Hititlerden sonra yöreye Friglerin hâkim oldukları görülmektedir. Eski çağ kaynaklarındaki bir efsaneye göre de Ankara’yı büyük Frig kralı Midas kurmuştur. Şehir merkezi Ulus’ta yapılan kazılarda, Friglerin oturduğuna dair kesin bilgiler elde edilmiştir. Frig devletinin yıkılmasında birinci derecede rol oynayan Kimmer istilasından sonra Ankara Lidyalıların eline geçmiştir. Fakat bu hâkimiyet Pers kralı Kyros’un bütün Anadolu ile birlikte Ankara’yı da zapt etmesi üzerine çok çabuk sona ermiştir. Aradan iki asır geçtikten sonra Büyük İskender, Anadolu’daki Pers hâkimiyetine son vermiştir.
İmparator Augustos’un Ankara’yı kesin olarak almasından sonra burası bir eyalet olarak gelişmiş; mabetler, pazar yerleri, yollar ve su yolları yapılmıştır.
Ankara 334–1073 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu süre zarfında da Hristiyanlığın Anadolu’daki önemli bir merkezi olmuştur. VII. yüzyıldaki Sasani akınlarından sonra Araplar şehri bir süre ellerinde tutmuşlardır.
Ankara’nın kaderi Bizans ordularının Selçuklu Sultanı Alpaslan tarafından 1071 yılında mağlup edilmesiyle sonuçlanan Malazgirt Meydan Muharebesi ile tayin edilmiştir. Bu galibiyet sonucunda şehir Türklerin eline geçmiştir. Ankara’nın Türklerin eline geçmesi son derece önemlidir. Çünkü Ankara Kalesi askeri bakımdan önemli bir konumdaydı. Diğer taraftan, Ege liman kentlerinden başlayarak Mezopotamya ve diğer doğu ülkelerine kadar uzanan önemli yollar üzerinde bulunan bölge, aynı zamanda doğal kaynaklar açısından da zengindi.
Ankara’nın en parlak devri Alâaddin Keykubat zamanıdır. Bu dönemde şehir askeri bakımdan tahkim edilmiş, cami ve medrese gibi dinî ve ilmî eserlerle de imar edilmiştir.
Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında şehir Moğolların istilasına uğramış, tüm çabalara rağmen istilanın önüne geçilememiştir. Sultan Gıyasettin Keyhüsrev Moğol saldırıları karşısında Ankara Kalesi'ne sığınmıştır. Moğol saldırıları sonunda Selçuklu devleti zayıf düşmüş ve bu durum Anadolu’nun İlhanlılar devletinin egemenliği altına girmesine kadar sürmüştür. Ankara bir süre İlhanlıların gönderdiği valilerin, sonra da Eretna oğullarının yönetimi altında kalmıştır. 1354 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, şehri Osmanlı ülkesine katmıştır. Yıldırım Beyazıt devrine kadar önemli bir olay olmamıştır. Ankara Savaşı’ndan sonra şehrin kaderi de değişmiştir. Timur Ankara’dan ayrıldığı sırada, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Mehmet Çelebi padişahlığını ilan etmiş ve böylece Ankara’yı da almıştır.
Kanuni Sultan Süleyman devrinde Anadolu’da bir eyalet örgütü kurulmuş ve Ankara bu Anadolu eyaletlerinden birinin merkezi olmuştur. Şehir 17. yy. başlarında Celali Ayaklanması sırasında isyancıların eline düşmüştür. II. Mahmut’a isyan eden Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın kısa bir zaman hâkimiyetine giren Ankara, tekrar Osmanlıların eline geçmiş ve artık hiçbir istilaya uğramadan bir Osmanlı vilayeti olarak kalmıştır.
Balkan Savaşı sonunda Rumeli vilayetlerinin çoğunun kaybedilmesiyle, batıdaki Türk sınırları İstanbul’a çok yaklaşmıştı. İstanbul Boğazı’nın ele geçirilmesi de oldukça kolaylaşmıştı. Bu yüzden devlet merkezinin İstanbul’da kalması tehlikeli ve sakıncalı görülerek başkentin Anadolu içinde başka bir şehre taşınması düşünülmüştür. Savaş yıllarında en çok saldırı batıdan gelmekteydi ve Ankara bu saldırılara hayli uzak kalıyordu. 27 Aralık 1919 tarihinde, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi” Ankara’ya gelerek 29 Aralık 1919’da yayımlanan bir tebliğ ile bütün mebuslara toplantının Ankara’da yapılacağını duyurmuştur. Bu genelgeden sonra 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin merkezi Ankara olarak ilan edilmiştir. 13 Ekim 1923 tarihinde çıkarılan bir kanun ile Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştur.
Başkent seçildiği yıllarda Ankara çok az sayıda binası olan küçük, yoksul ve çorak bir şehirdi. İstiklal Savaşımızın hazırlanıp sevk ve idare edildiği bir merkez olarak Millî Mücadelemizin sembolü haline gelen bu tarihi şehir, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra giderek büyümüş; yepyeni, büyük ve modern bir görünüm kazanmıştır.
Kaynak :Tarihçe (ankara.gov.tr)
ANITKABİR'İN TARİHİ
Atatürk bir devri açıp yeni bir düzeni getirdikten sonra 10 Kasım 1938'de öldüğünde, geçici olarak Etnografya Müzesi'ne defnedildi. Uygun bir anıt yeri aranmasına hemen başlandı ve Ankara'nın kente egemen bir tepesi olan Rasattepe uygun görüldü. Anıtkabir'in projesi bir yarışmayla belirlendi. Bu amaçla açılan yarışmada Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesi başarılı görülerek uygulanmasına karar verildi.
Anıtkabir bugünkü adı Anıttepe olan yerde 15 bin metrekarelik bir alanda yapıldı. Yapımında Çankırı'nın açık sarı ve gri travertenleri kullanıldı.
Anıtkabir bütün Türklerin sevgisinin, saygısının bütünleştiği bir simgedir. Başlangıç noktasındaki İstiklal ve Hürriyet kulelerinden, iki yanında Hüseyin Özkan'ın 24 Hitit aslanının yer aldığı Aslanlı Yoldan, Mehmetçik, Müdafaa-i Hukuk, Cumhuriyet, Zafer, İnkılap, Misak-ı Milli, Barış ve 23 Nisan kulelerinin çepeçevre sarmaladığı Zafer Alanı'na kadar her nokta, Türk'ün verdiği bağımsızlık ve özgürlük savaşını anlatır. 32 x 60 metre boyutlarında ve 20 metre yüksekliğinde, duvarları ve döşemesi koyu renkli Bilecik mermerleriyle kaplı, tavanı altın mozaikle süslü Büyük Salon'un gizemli havası ise insanı, acılarla, gözyaşlarıyla dolu savaş yıllarına götürür. Salonun giriş kapısının karşısında, penceresi Ankara Kalesi'ne bakan duvarın önündeki taş bir set üstünde tek parça mermerden oluşan simgesel bir lahit vardır. Atatürk'ün naaşı, lahdin tam altındaki toprak mezardadır.
Bu görkemli salondan çıkıldığında, sol yanda İnkılap ve Misak-ı Milli kuleleri arasındaki galeri, 1960'da açılan Atatürk Müzesi'dir. Burada Atatürk'ün özel eşyaları, giysileri, madalyaları, fotoğraflan, kendisine sunulan armağanlar, Atatürk'le ilgili belgeler sergilenmektedir. Ayrıca 1967'de kurulan Atatürk Kitaplığı da İnkılap Kulesi'ndedir. Atatürk'ün Çankaya'daki özel kitaplığı buraya nakledilmiştir.
Anıtkabir'in birçok duvarında Atatürk'ün bazı söylevlerinden bölümler ve özdeyişler yazılıdır. Birçok yerlerini de Zühtü Müridoğlu, Şadi Çalık, Ali Hadi Bara, İlhan Koman ve Nusret Su-man kabartma ve heykellerle süslemişlerdir. Ana yapıya giriş kapısının solunda Atatürk'ün Gençliğe Hitabı, sağ yanında da Gençliğin Cevabı bulunmaktadır.
Atatürk'ün arkadaşlarından, Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün mezarı da, ana yapının tam karşısındaki, Barış ve Zafer kulelerinin arasında yer almaktadır.
Kaynak : ANITKABİR'İN TARİHİ (cankaya.bel.tr)