KURUMSAL
SON DUYURULAR
Derneğimiz Işıklar Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40'ıncı yılında Işıklar Askeri Lisesi'ni Ziyaret Ettiler
29 Ekim 2023Derneğimiz Kuleli Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40\'ıncı yılında Kuleli Askeri Lisesi\'ni Dışarıdan Ziyaret Ettiler
21 Ekim 2023Derneğimizin Kuruluşunun Dokuzuncu Yıldönümünde Anıtkabir\'e giderek Ulu Önderimizi Ziyaret Ettik
26 Ağustos 20232022-2023 Öğretim Yılı Burs Faaliyeti Sonuçları
21 Temmuz 2023Devre Arkadaşımızın Kızı Ankara'da Güzellik Merkezi Açtı, Dernek üyelerimize indirimli hizmet verecek.
14 Temmuz 2023Atatürkçülüğün Tanımı ve Önemi
• Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve ilmin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması amacı ile temel esasları yine Atatürk tarafından belirtilen devlet hayatına , fikir hayatına ve ekonomik hayata, toplum temel müesseselerine ilişkin fikirlere ve ilkelere, Atatürkçülük denir.
• Atatürkçülüğün kişi ve millet olarak benimsenmesi, mevcut ve gelecekteki saptırıcı ve tutucu cereyanlar karşı korunması; Türk devletinin gelişmesinin, güçlenmesinin ve parlak geleceğinin güvencesidir.
Atatürkçülük Güçlü Devleti Öngörmektedir
• Atatürkçülük’te Tam Bağımsızlık ve Milli Egemenlik ilkeleri Devletin Temel Unsurlarıdır. Atatürk, tam bağımsızlık ve milli egemenlik ilkelerinin, kurduğu yeni Türkiye devletinin temel unsurları olduğunu açık ve kesin olarak şu sözleri ile belirtmiştir.
Türk Devletinin dayandığı temel esaslar “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlik” ‘ ten ibarettir.
Milletimiz, kesin ve gerçek kurtuluşa kavuşabilmek için iki ilkeye dayanmanın farz ve şart olduğunu anladı; büyük ve açık görüşlerle anladı. O ilkelerden birincisi, Misak-ı Milli’nin ifade ettiği temel ruhtur.
İkincisi Anayasamızın tespit ettiği değiştirilmesi mümkün olmayan gerçeklerdir.
Atatürkçülükte Devletin Dinamik İdeali
• Türk devleti kişileri ile, milleti ile, kurumları ile dinamik hedeflere doğru yürüyen, dinamik bir varlıktır. Türk Devleti; geleceğe doğru akıp giden ömründe, bütün faaliyetlerini dinamik hedeflerini gerçekleştirmeye yöneltmiştir.
Dinamik ideal genel olarak Türk milletinin “en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmektir”. Dinamik ideal devlet hayatını, fikir hayatını ve ekonomik hayatın uyumlu olarak çalışmasını sağlayacak, dinamik amaçları kapsar. Bu amaçlar üç bölümde toplanır; milli birlik ve milli duyguyu güçlendiren, milli amaçlar ile temel maddi amaçlar, kişi ile ilgili amaçlar ve milli kültüre ilişkin amaçlardır.
Birinci Bölüm;
• Milli birlik ve milli duyguyu güçlendiren milli amaçlar ile temel maddi amaçlardan meydana gelir:
Milletimizin yüksek karakterini ... Yaradılıştan sahip olduğu zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini”, “en değerli varlığımız olan milli birlik, iyi geçinmek ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerindeki olgunluğunu, ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak”, azim ve kararını ”devamlı olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek”
Türkiye’yi hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı” olmasını sağlayacak ekonomik güce sahip kılmak.
• “Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir eğitiminde olduğu kadar beden eğitiminde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek”,
“Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medeni memleketleri seviyesine çıkarmak”.
“Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılmak”,
“Türkiye’nin emniyetini amaçlayan hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikametini prensip kabul etmek”,
• “Devletin yüce varlığının temeli olan ve milli ideali, milli varlığı ve inkilabı kollayan ve koruyan cumhuriyet ordusunun, üstün kıymetini daima ve mutlaka muhafaza etmek”,
“Yurtta barış, dünyada barış içinde çalışmak”.
İkinci Bölüm;
• İkinci bölümde kişi ile ilgili amaçlar vardır. Kişiler için dinamik ideal aşağıdaki amaçları kapsar:
“İnsanca yaşamak”,
“Ellerinde örnekleriyle tarımın, ticaretin, sanatın, çalışmanın hayatın temsilcisi olmak”,
“Kültürlü insan” olmak,
“Tabiatın yüksek verimlilikleri ile mutlu olmak”,
“Tabiatın insanlara verdiği yüksek nitelikleri, kendi çocuklarına, torunlarına ve gelecek nesillere vermek”.
“Kültür sahibi olmak, bu özelliği çevrelerine ve bütün Türk milletine yaymak.”
Üçüncü Bölüm;
• Milli kültürümüze ilişkin amaçlar vardır :
Milli ve kişisel amaçlara ulaşmak için; milli birlik ve milli duyguyu millet olarak varlığımızı yükseltecek, koruyacak, niteliklere sahip olacak biçimde milli kültürümüzü;
“Yüksek ve inkilapçı bir seviyeye ulaştırmak”,
“Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkartmaktır”.
• Türk milleti için bilim ve teknolojiyi sürekli olarak geliştirmek ve bütün faaliyetlerde uygulamak temel koşuldur. Bu yönde bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme vazifelerinin başında gelmektedir. Şüphesiz Türk milletinin dinamik ideali bütün unsurlarına ulaşması için durumu imkanlara ve uygulanan bilim ve teknolojiye göre gerekli görülen vazifeler tespit edilerek gerçekleştirilecektir.
Ancak değiştirmeden ve devamlı olarak göz önünde bulundurulacak birinci vazife: “Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.”
Devlet Hayatı
• Devletin Tanımı:
Atatürkçülükte devletin tanımı; Devlet dediğimiz zaman her şeyden önce bir insan topluluğu, bir millet varlığı anlaşılır. Bundan sonra, bu insan topluluğunu coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir arazide yerleşmiş olduğu görülür...
Bir milleti meydana getiren kişilerin, o millet içindeki her çeşit hürriyeti; yaşamak hürriyeti, çalışmak hürriyeti, fikir ve vicdan hürriyetinin, güven altında bulundurulması lazımdır. Keza bir milletin tümünün, her çeşit hürriyeti, yani kendi topraklarında dıştan hiçbir müdahale ve sınırlama olmaksızın hür ve bağımsız yaşaması ve çalışması lazımdır.
• İşte devlet gerek kişilerin hürriyetini sağlamak için millet üzerinde bir nüfuza ve gerek millet ve memleketin bağımsızlığını koruyabilmek için kendine özgü bir nüfuz ve kuvvete sahip olmalıdır. O halde devlet, belirli bir arazide yerleşmiş ve kendine özgü bir kuvvete sahip kişilerin bütününden oluşan bir varlıktır. Şeklinde açıklanmıştır.
Devlete Egemenlik ve Bu Egemenliğin Kullanılması
• “Kendine özgü bir kuvvete sahip”, tanımı ile belirtilmek istenen husus egemenlik kavramıdır.
İnsan toplumunun coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir arazide yerleşmiş olması, devleti oluşturmaz. Sadece coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir arazide yerleşmiş
insan toplumunun devlet olabilmesi için, bu varlığın egemenliğine, yani, kendine özgü bir kuvvete sahip olması gerekir.
Türk Devletinin Yapısı ve Dayandığı Esaslar
• Türk devleti, Türk milleti ve ülkesinin birlik ve bütünlüğüne ve milli egemenliğe ve tam bağımsızlığa dayanır.
Devletin güçlü olması ve gücünü sürdürmesi için Türk Devletinde uygulanan kuvvetler birliği prensibi, Türkiye’nin koşullarına uyan bir esastır. Bu esas, yasama yürütme ve yargı organlarının kendi usullerini, esaslarını, ilkelerini milli mesleki ahlaka uygun olarak bütünleşecek biçimde teşkilatlanmalarını ve çalışmalarını gerektirir. Güçlü devlet kavramlarının bir gereği Türkiye’de yürütme kuvvetinin yani hükümetin Türkiye çapında ve her yerde “teşkilatı ile, şahısları ile yetki ve vazifeleri ile” çok güçlü olmasıdır.
• Atatürkçülükte Türk Devletinin iç ve dış güvenliğini, yurtta barış dünyada barış prensibine bağlı kalınarak en iyi biçimde sağlanacağına inanılmaktadır.
Atatürk yeni Türk devletinin yapısını, yabancı bir devletin yapısını taklit ederek düzenlememiştir.
Atatürkçü Devlet anlayışı; milli iradenin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu esasına dayanır. Bu temel kuralın ışığında egemenliğin kullanılması hiçbir surette, hiçbir kimseye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse ve organ kaynağını anayasadan almadan bir devlet yetkisi kullanamaz.
• Atatürkçü devlet anlayışı kuvvetler ayırımına değil kuvveler birliği esasına dayanır. Bu esasta TBMM, yasama yetkisini millet adına doğrudan doğruya kendisi kullanmaktadır. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak hakkı meclise aittir.
Yürütme yetkisi ise yine meclis tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı ve O’nun tayin edeceği bakanlar kuruluna verilmiştir. Bu görev anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. TBMM, kendisi adına bu yetkiyi kullanan hükümeti denetlemekle görevlidir; Gerekirse hükümeti düşürebilir.
• Atatürkçü devlet anlayışında yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, mercii ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez. Diğer taraftan yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Türk Devletinin Ana Nitelikleri
• Türk devletinin nitelikleri ve bu niteliklerin dayandığı ilkeler, Türkiye´yi dinamik idealine ulaştıracak esaslardır.
Türk devletini dinamik idealine ulaştırmak için Atatürk´ün benimsediği ve uyguladığı ilkeler taklit değildir, yabancı baskısı yoktur. Zaman içinde Türk milletinin ihtiyaç ve eğilimlerinden oluşmuş ve birbirini bütünleyici bir nitelik kazanmıştır. Atatürk Türk bağımsızlığını sağladıktan sonra Türk´ün bir daha felaketlere ve tehlikelere düşmemesini sağlayacak bir devlet sistemi kurmuş ve devletin dayanıp uyguladığı ilkeleri belirlemiştir.
• Bu ilkeler milletin bütün ihtiyaç ve zaruretlerine uygun olarak seçilmiş ve Atatürkçülükte devlet sistemi, bu ilkeler üzerine kurulmuştur. Bu ilkeler çeşitli toplum sorunlarının çözülmesinde anahtar ve araç görevini de yapacaktır. Devlet sistemini oluşturan devletin vazifelerini, devletin niteliklerini belirleyen Atatürk ilkeleri; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık’tır. Başka bir deyişle Türk Devleti “Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Laik, Devletçi ve İnkılapçıdır.”
Cumhuriyetçilik
• Atatürk’ün tanımlamasına göre “Türk Milletin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir”. Çünkü; cumhuriyet, milli egemenlik idealini milletin idare ve egemenliğini, vatandaşın devlete ve devletin vatandaşa karşı hak ve vazifelerini en iyi olarak düzenleyen yönetim şeklidir. Atatürk’ün sözleri ile, “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet sistemi demektir”. Diğer bir deyişle, “Demokrasi presibinin en modern ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli cumhuriyettir”. Atatürkçülükte “cumhuriyet yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir...Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.”
Cumhuriyetçiliğin Nitelikleri
• Cumhuriyetçiliğin en başta gelen niteliği, Atatürkçü “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ilkesinde yansır. Çünkü; çağdaş bir devletin dayandığı temel prensiplerden biri olan bu ilkenin en iyi korunduğu yönetim, cumhuriyet yönetimidir.
Atatürkçülüğe göre; cumhuriyet yönetiminin belirgin bir niteliği, hükümet ile millet arasında ayrılık bırakmamış olmasıdır. Halbuki; padişahlık, milleti hükümetten ayırmakta idi. Osmanlı saltanatının son dönemlerinde, Hükümet ayrı bir cephede, millet ayrı bir cephede idi. Aralarında bir bağlantı yoktu.
Cumhuriyet yönetiminin önemli bir niteliği de düşünce serbestliğidir. Atatürkçülükte cumhuriyet düşünce serbestliği kurmak demektir. Samimi ve yasal olmak şartıyla her fikre değer verilir.
Cumhuriyet Yönetiminin Güvencesi
• Türk devleti belirtilen niteliklere sahip olan cumhuriyeti tehlikelere karşı savunmaya kararlıdır. Atatürkçülükte T.C.’nin iç ve dış tehditlere karşı güvencesi, milletin kendisiyle O’nun silahlı kuvvetleridir. Atatürk bu esası şu şekilde açıklamıştır; “T.C. yalnız iki şeye güvenir. Biri millet kararı, diğeri en üzücü ve güç şartlar içinde dünyanın takdirlerine hakkı layık olma niteliğini kazanan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir”.
• Atatürkçülükte sağlam bir gençlik yetiştirmek, T.C.’nin parlak geleceğini gerçekleştirmede özel bir güç kaynağıdır. Bu nedenledir ki Atatürk, “Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetini, vatan sevgisinin fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız. Cumhuriyeti biz kurduk; O’nu yüceltecek ve devam ettirecek sizsiniz.” sözleri ile Türk genliğini yüceltmiştir. Çünkü Atatürk’ün Türk gençliğine güveni sonsuzdur. Bu güven duygusu O’nun “ Bütün ümidim gençliktedir...” sözlerinde açıklıkla yansır. Nitekim; bu neticeyi Türk gençliğine emanet ediyorum diyerek, en büyük eseri olan T.C.’nin yaşatılması ile Türk gençliğini görevlendirmiş ve bu görevi şu tarihi sözlerle belirtmiştir:
• Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur”. Atatürk böylece Türk gençliğini onurlandırırken; cumhuriyet ve bağımsızlığın Türk milletinin temel varlığını oluşturduğu inancını da bir kere daha vurgulamıştır.
Milliyetçilik:
Milliyetçiliğin Tanımı:
• Milletler topluluğu içinde T.C.’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir. Atatürkçülüğün birlik ve beraberlik yaratma hususundaki ilk temel ilkesi milliyetçiliktir. Atatürk “Bir milletin, diğer milletlere oranla doğal veya sonradan kazanılmış özel karakter sahibi olması, diğer milletlerden farklı bir özellik göstermesi, genellikle onlardan ayrı olarak, onlara paralel gelişmeye çalışması niteliğine milletler prensibi denir”.
• Türk milleti dil, kültür, ideal birliği ile birbirini vatandaşların oluşturduğu, doğal, toplumsal, ekonomik ve siyasal bir bütündür. Atatürkçülük esaslarına uyarak T.C.’ni korumak ve kollamak, T.C.’ni kuran Türk milletinin görevidir.
Türk milleti birdir ve bütündür. Türkiye’de ben Türküm diyen herkes Türktür. “Her Türk hür doğar, hür yaşar”. Türk milleti Türkiye devletinin egemenliğinin kaynağı ve kayıtsız şartsız sahibidir. Siyasi kuvvet, milli idare ve egemenlik milletin bir bütün halinde ortak kişiliğine aittir; biridir, bölünemez, ayrılamaz, devredilemez.
Milli Karakter ve Milli İdeal:
• Atatürk, Türk milliyetçiliğin tanımlarken özellikle milli karakter ve milli ideale önem vermiş Türk toplumunu özel karakterlerinin saklı tutulmasını istemiş ve Türk karakterini şöyle belirtmiştir.“Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu gelişme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müsbet ilimdir.
Halkçılık:
• Atatürkçülükte Halkçılık, yurdu ayrıcalık iddialarından ve sınıf kavgalarından koruyan bir ilkedir. Halkçılığın birinci unsuru demokratlıktır. İkinci unsur, milletin genel hakları dışında hiçbir kişiye veya topluluğa ayrıcalık tanımamaktır. Üçüncü unsur, sınıf mücadelesini kabul etmemektir. Halkçılık, milli mücadelenin ilk gününde başlamış ve gittikçe kuvvetlenmiştir.
Atatürkçülükte halkçılık ve demokrasi eş anlamlıdır. Atatürk; “demokrasi, esasına dayalı hükümetlerde egemenlik halka, halkın çoğunluğuna aittir. Demokrasi prensibi egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olmayacağını gerektirir. Bu şekilde demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, egemenliğin kaynağına ve yasallığına temas etmektedir”. Diyerek demokrasinin, halkçılığın bir sonucu olduğun vurgulamıştır.
• Halkçılık anlayışı eşitliği ön görür çalışmaya değer verir.
Eşitlik anlayışı: Atatürkçülükte Halkçılık anlayışının ikinci unsuru milletin genel hakları dışında hiçbir kişiye veya zümreye ayrıcalık tanımamaktadır. Atatürkçülük yasalar önünde eşitliği gerektirir ve toplumun varlığını sürdürmesi için çalışmayı üstün değer sayar.
Halkçılık toplum hayatında, her türlü ayrıcalığı reddeder. Herhangi bir kişiye bir aileye veya bir zümreye yahut bir topluluğa ayrıcalık tanınamaz. Kim olursa olsun yasalar ve kamu kurumları önünde kesinlikle eşittir.
Halkçılıkta sosyal düzen, halkın idaresine ve çalışmasına dayalıdır.
• Atatürkçülük halkın ilerlemesini ön görür. Çalışmayı ilerlemenin temel esası olarak ele alır. Bu nedenle Atatürk “İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.” sözleri ile çalışmanın önemini vurgulamıştır.
Halkçılık iç barışı ön görür sınıf mücadelesini reddeder. Halkçılık zayıf ve kuvvetlinin değil, kişilerin yapmak için maddi ve manevi kuvvetlerini, zeka ve becerilerini birleştirmeyi ön görür.
Halkçılığı uygulamadaki esas halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Devletçilik:
• Atatürk devletçiliği, kişisel çalışma ve faaliyeti esas tutar. Bununla birlikte az zaman içinde dinamik ideale kavuşmak için milletin genel ve yüksek
çıkarlarının gereğine göre bütün işlerde özellikle ekonomik alanda devletin fiilen ilgilenmesini benimser. Devletin fiilen ilgilenmesi yapmak, yaptırmak, yönlendirme, teşvik, yardım etme, yapılanları düzenleme ve kontrol etmek anlamına gelir. Atatürkçülükte sosyal ahlaki ve millidir.
Atatürk devletçiliğinde devletin baş ve esas vazifesi, memleket içinde adalet ve güvenliği sağlayarak ve devam ettirerek vatandaşların her çeşit hürriyetini güven altında bulundurmaktır.
• “Dış siyaset ve diğer milletlerle olan ilişkileri iyi idare ederek ve içte her çeşit savunma kuvvetlerini daima hazır tutarak, milletin bağımsızlığını güven altında bulundurmak”.
“Bu iki çeşit vazifeden başka devlet... Yollar, demiryolları vs. gibi bayındırlık işleri, milli eğitim işleri, sağlık işleri, sosyal yardım işleri tarım, ticaret ve sanata ait ekonomik vazifeleri yerine getirir.”
• Atatürk’e göre uygulanması öngörülen devletçilik prensibi; bütün üretim ve dağıtım vasıtalarını kişilerden alarak milleti büsbütün başka esaslara göre düzenlemek amacını güden sosyalizm prensibine dayalı kollektivizm yahut komünizm gibi özel ve kişisel ekonomik teşebbüs ve faaliyete meydan bırakmayan bir sistem değildir. “Kişisel çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa eriştirmek için milletin genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği işlerle, özellikle ekonomik alanda devleti fiilen ilgili kılmaktır.
Laiklik:
• Laiklik terim olarak, din ve dünya, özellikle dini ve devlet işlerinin ayrılması anlamını taşır. Fakat, Atatürk Laikliğinin kendine özgü bir anlamı vardır. T.C.’de laiklik ilkesi kişilerin vicdan ve ibadet hürriyetini sağlamak ve korumak, dini faaliyetlerin iman ve ibadete inhisar ettirilmesini, dünyevi müesseseleri ve faaliyetleri, bilimsel ve en ileri teknolojiyi yol gösterici olarak yürütmeyi sağlamak, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete vermek amaçları ile uygulanan, dini devletten ayıran bir ilkedir. Laiklik ilkesi Türk Devletinin diğer ilke ve esaslarını bütünleyerek güçlendirir.
Atatürk, devlet idaresinde, bütün kanunların, nizamların ve usullerin din kurallarına değil, bilimsel esaslar ve en ileri teknolojiye, yurt ile dünya ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini ve uygulanmasını öngörür.
• Böylelikle bilimsel esaslar ve modern teknoloji, yaygın ve etkili bir biçimde kullanılarak Türk toplumundaki bütün müesseselerin çağın gereklerine uygun bir şekilde değişip gelişmesi sağlanır. Atatürk dinin kötüye kullanılmasını ve gaipten haber verilmesine karşı olmuştur. Nitekim Atatürk’ün “Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletlerin tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.” sözleri laikliğin dayandığı temelleri göstermektedir.
Laiklik din ve mezhep kavgalarını önler, milli birlik ve berberliğin sağlanması için şarttır. Gerçek din böyle bir ortam içinde doğru olarak öğrenilir. Bu bakımdan Atatürk Laikliği din müessesesinin vazifesini tam olarak yapmasına imkan verir.
İnkılapçılık:
• Atatürkçülüğün inkılapçılık anlayışı, zamanına göre geri kalmış müesseselerin ortadan kaldırılması ve yerine ilerlemeyi ve gelişmeyi kolaylaştıracak müesseselerin konması esasına dayanır. Bu inkılapçılık anlayışı iyiye doğruya, faydalıya yöneliktir. İnkılap taassupla mücadelede en başarılı yöntemdir. Atatürk “inkılap varolan müesseseleri zorla değiştirmek demektir. Türk Milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseleri koymuş olmaktır.” sözleriyle bu gerçeği vurgulamıştır.
• Atatürkçülüğe göre medeniyet yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta , ekonomik hayatta ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur”. İşte bunun içindir ki toplumun, zamanın gereklerine kendini uydurması, gelişmesi ve yenileşmesi gerekir.
• Türkiye’yi dinamik idealine ulaştırmak en güçlü hedef olarak; Yüksek ve inkılapçı bir kültür seviyesine varmayı amaçlayan Atatürkçü ve inkılapçılık anlayışı akıl, bilim ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde sürekli gelişmektedir. Bu nedenle “Büyük davamız, en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de köklü bir inkılap yapmış olan büyük Türk Milletinin idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için fikir ve hürriyeti beraber yürütmek zorundayız. Bu teşebbüste başarı ancak, türeli bir planla ve en akılcı bir şekilde çalışmakla mümkün olabilir.
Sonuç olarak;
• Atatürk’ün Türk Milleti için söylediklerini, fikirlerini yapmak istedikleri, yaptıkları ve başarmaya çalıştıklarını, özet olarak dinamik ideali mihver olarak almak; Atatürkçülüğün ön gördüğü genel niteliklere uygun olarak, aklın ve ilmin rehberliğinde gerçekleştireceğimiz vazifelere dönüştürmek, başarılı şekilde çalışmak, bütün vatandaşların, Türk Milletinin mutluluğu ve Türk Devletinin parlak geleceği için esastır.
• Milletimizi gerçek saadet ve selamete ulaştıracak, bizlere ve gelecek nesillere Atatürkçülüğü öğretecek ve uygulatacak araç eğitimdir. Ancak eğitimin başarılı
olması gerekir. Eğitimin başarısı da irfan ordusunun başarısıdır. İrfan ordusunun özü ise öğretmenlerdir. Eğitim milli ahlak ve en açık tarifiyle Atatürk Milliyetçiliğine dayandırılmalıdır. Bütün ilimsel, bilimsel, teknolojik, dini eğitimi, milli terbiye Atatürkçülüğe dağıtılmalıdır ki, Türk Milleti gerçek saadet ve selamete ulaşsın.
• Atatürkçü eğitim sisteminde dikkate alınacak temel nitelik Atatürkçülüğü öğretmek ve öğrenmede aynı şekilde gereklidir. Bu da fikir ve hareketi beraber yürütme ilkesidir. Atatürkçülükte fikir, harekete dönüşmelidir.
ataturkculugun-tanimi-ve-onemi_1.pdf dosyasını indirmek için tıklayın!